14 Ekim 2009 Çarşamba

PALANDÖKEN ŞELALESİ GİBİYİM


Tam üç gündür içim dışım ıhlamur, ada çayı, tavuk suyu çorbası oldu. Ne illet bir şeymiş bu grip denen meymenetsiz virüs. Koydum mikroskoba, inceledim şerefsizi. Çok pis bakıyor soldan soldan. Parmak sallıyor bana o küçücük cüssesiyle. Gelirse buraya daha neler neler yapacakmış falan. Ben de dedim "Oğlum sen bittin artık, havlamayı kes, havlayan köpek ısırmaz. Bir damla 70 derece alkollük canın var. Sinirlendirme lan beni." dedim.  Baktım hala ileri geri konuşuyor, bastım alkolü acımadım, erittim eşoğlusunu. Zaten burnum olmuş bir şelale, sanırsın içeride göl var da oradan akıyor. Harcadığım kağıt mendilin haddi hesabı yok. Gecenin bir saati baktım bitmiş mendil. Banyoya baktım tuvalet kağıdı da kalmamış. İş başa düştü girdim laboratuvara. Kafaya koydum hiç ıslanmayan kağıt mendil üreteceğim diye. O selüloz senin bu kauçuk benim karıştır allah karıştır sonun da ortaya bambaşka bir şey çıktı. Hayır buna bir başarıdır diyemem ama başarısızlık da değil hani. Islanmayan bir kağıt mendilim olamadı ama kapanmayan bir klozet kapağım oldu, çok da şık oldu. Bilim dünyasına katkılarımız devam edecektir efem saygılarımla.

Hiç yorum yok: