9 Kasım 2011 Çarşamba

YENİ BİR TÜR


Merhaba sevgili bilim meraklıları. Sizler de biliyorsunuz, her geçen gün bilim dünyasına yeni bir deney ya da yeni bir buluş ile katkıda bulunuyorum. Bu defa oldukça ilginç bir buluşu yeni bir alt türün varlığını sizlerle paylaşacağım. Literatüde henüz geçmeyen ve keşfettiğim anda beni bile hayretler içerisinde bırakan bu ilginç varlıkları ilk siz öğreneceksiniz. Bu yeni alt türe “Geri vites insanları” ismini verdim.

Merakınızın dalga dalga kabardığını hissediyorum.
-Kimdir bu “Geri Vites İnsanları” nerelerde yaşarlar? ne yaparlar? ve bizim bundan neden haberimiz yok???

                                             Merakınızı gidereceğim, sık boğaz etmeyin lütfen…….Sırayla.

Bu tür ile ilk temasım, unutulmuşçasına sakin,sessiz ve hatta mahalleye ait kadrolu kedi veya köpeklerin dahi olmadığı bir sokaktı.Öyle sessiz ve sakindi ki,  önüne park ettiğim ağacın yaprakları bile bu sessizliği bozmamak için kımıldamıyordu bile.

Çevreme göz attıktan sonra kapıyı açarak arabama bindim,bir yandan da “Hala böyle sakin ve huzurlu sokaklar var mı? “diye  düşünüyor ve motoru çalıştırıp bu sessizliği bozmaya hakkımın olmadığına inanıyordum.

Neyse istemeden de olsa motoru çalıştırdım ve bir müddet rölantide ısınmasını bekledim.
Arabama binerken çevrede hiçbir canlının olmaması beni bayaa gevşetse bile malum araba kullanmak ciddi bir iştir ve asla şakaya gelmez. Dikiz aynama ve kapı aynalarıma göz atarak etrafı kolaçan ettim,hiç kimse yoktu zaten sokağın mutat sessizliğini bozan tek şey arabamın gürültüsüydü.
Veeee ben arabamı hareket ettirmek için geri vitese taktım……….

          Takmamla birlikte gözlük camlarımda bir hareket yansıması gördüm…..Anında frene basarak arabamın hareketlenmesini durdururken “Vay anasını” modunda arkaya baktım, evet arabamın arkasından iki kişi geçiyordu………..


Kimdi bunlar?
Nereden çıkmışlardı?
Bu sakin ve terkedilmiş sokakta ne işleri vardı?
Neden arabamın önünden değilde,arkasından geçiyorlardı?
Asıl önemlisi karşıya geçmek için neden arabamın hareket etmesini beklemişlerdi?

       Bu sorular şimşek hızıyla kafamdan geçerken tekrar baktığımda arabanın arkasında olmadıklarını ve ortaya çıktıkları hızla kaybolduklarını farkettim…….

       Bu ilk temasım ve onları farketmemle birlikte hayatımda yeni bir dönem başladı….Artık hiçbir şey eskisi gibi değild...Daha sonraları bilinçli bir dikkatle onları izlemeye başladım….

       Ne zaman arabamı geri vitese taksam ve birazcık dahi dalgın olsam bir anda onları arabamın arkasında görüyorum

       Evet ortalıkta hiç görünmüyorlar…..Yürüken görseniz bile farklı bir tür olduklarını hissedebileceğiniz çarpıcı hiçbir özellikleri yok. Evet sizin ve bizim gibiler…….

       Çoook,çook merak ettiniz değil mi?????

       Onları görmek istiyorsanız...Arabanızı çalıştırın ve!!!!

      “Geri vitese takın”

5 Eylül 2011 Pazartesi

PERVANELİ MUZLAR

Bilimi seviyorum, biliyorum o da beni seviyor. Hayatın çetin ceviz yolları argon gazı misali etrafımı sararken solucan deliğinin sonunda gördüğüm ve sıkı sıkıya sarıldığım gama ışınım o benim. Ahhhh.. yer ve göğün birleşim noktası gibi görünen ama yalnızca görsel bir yanılgıdan ibaret olan ufuk çizgisi; ben ne kadar hızlı koşarsam koşayım sen hep aynı yerde durmaya devam ediyorsun. Bir gün suyun kaldırma kuvvetine eş değer itiş gücüne sahip bir ayakkabı icat edersem eğer, bilin ki koşmaya devam etmeyeceğim çünkü 40075.16 km'lik çapı olan gezegenimin çevresinde sonsuz bir tur atmak pek de akıl karı değil.
Hayat tesadüflerden mi ibarettir sorusunu sorgulamaya başladığım bu güzel gün, tarih kitaplarına altın harflerle işte böyle yazılacak. 45,953 üncü deneyim olan alternatif akaryakıt projesinin son aşamasında başıma gelen muhteşem kaza sonucunda mantık düzeyimdeki sapmalar en üst seviyeye varmış durumda. Çoğunluğu kafamda olmak üzere vücudumun dört bir yanına yapışmış olan algılayıcılar böyle diyor en azından.Muhteşem buluşumu gerçekleştirmeye bu kadar az bir zaman kalmışken olasılık hesaplarımı alt üst eden bu kazayı tekrarlamamak için bir kenara not ediyorum bu verileri. 
Benzin gibi akışkan olan ama oda sıcaklığında LPG gibi yanıcı bir gaza dönüşebilen ayrıca mevcut içten yanmalı motorlarda da kullanılabilecek, yeni bir bileşenin üzerinde çalışıyorum. Madde öyle uçucu ve hassas ki yüksek basınçlı bir odada özel kıyafetlerle çalışmak gerekiyor. Ben de camcı Murtaza abiye 25 litrelik şahane bir akvaryum yaptırıp dışarıdan eldiven ile müdehale edebileceğim delikler açtırdım. İçindeki havayı boşaltıp çalışmaya başladıktan sonra sıvının açıklanamaz bir şekilde azaldığını fark etmem malesef çok geç oldu. Adi herif silikonu az kullanmış. Sızıntının başladığı köşeyi bulup tamir ettim fakat bileşenlerin çoğu alkol türevi olduğu için odaya yayılan gazdan etkilenmem fazla uzun sürmedi. Şu anda etrafta uçuşan kanatlı at ve pervaneli muzlar, kütük gibi sarhoş olmamdan kaynaklıdır herhalde diye düşünüyorum. Bir başka heyecen dolu macerada görüşmek üzere hepinizi öpüyorum.

10 Mayıs 2011 Salı

ÇILGIN PROJE

Sevgili bilim dostları. Nasılsınız? İyi misiniz? Ben çok şahaneyim. Öyle ki sanki bulutlarda uçuyor gibiyim. Bin yıla damgasını vuracak bir buluşu tamamlamış olmanın hafifliği bu. Gün, buluşumla gurur duyma günüdür. Alkışları alayım...
Şimdi elimi alnıma koyup buluşumu merak eden şu güruha bakıyorum da .... hımm oldukça kalabalıksınız. Merak etmeyin ben öyle sağ gösterip sol vuranlardan değilim, haftaya değil şimdi açıklıyorum. Görünmezliği keşfettim!!!
Aaaaaa!... nidalarını duyuyorum hatta çenesi yerlere düşenleri görüyorum ve hiç şaşırmıyorum, siz de şaşırmayınız , demek ki bulunabiliyormuş.
Peki ne işimize yarayacak bu görünmezlik? derseniz. Damper sanayiinden, savunma sanayiine hatta mutfak ve banyo gereçlerine kadar pek çok alanda kullanabiliriz bu güzide buluşu ama ben en çok illüzyonist Sermet Erkin tarafından kullanılacağı kanısındayım. Balondan şiş geçirmek, şapkadan tavşan çıkarmak demode oldu artık. Ecnebi illüzyonistler özgürlük anıtını kaybederken bizim emektar illüzyonistimizin ne eksiği var değil mi? Bir şişe dolusu göndereceğim kendisine. Bol bulamaç kullansın.
 Peki muhteşem buluşum nasıl ortaya çıktı?  Şöyle ki; 88,215 inci deneyimin tam ortasındaydım. Çiftlik hayvanlarının gübre kalitesini arttırmaya yönelik bir ek gıda üzerinde çalışıyordum. Birden içim yandı, bir bardak su içmek için mutfağa gittim. Koca damacana nasıl olduysa boşalmış, hemen mahallenin sucusunu aradım, ama cevap veren olmadı. Üstün zekamı kullanarak buzdolabı magnetinin üzerinde yazan cep tlefonu numarasını aradım. Uzun bir süre çaldıktan sonra bet sesli bir adam çıktı sonunda. Hemen adresi söyleyip iki damacana göndermesini istedim. Pek anlayamadığım bir dilde bağırarak konuşmaya başladı. Arada " ...sfkm ulan,.....snin, askttr..... gecenin bu saatinde...." kelimelerini seçebildim ama Türkçe olmadığına eminim. Sanırım sabah 3:28'de su servisi yapmıyorlar. Ben de en yakın dil olan Almanca yeteneğimi kullanarak "Gute Nacht" deyip telefonu kapattım. Susuzluktan kavrulan bünyemi yatıştırmak için buz dolabına baktığımda ise bir kutu çilekli sütten başka içecek bir şey kalmadığını görünce aldım sütümü döndüm laboratuarıma. Tam da son iki bileşeni koyacaktım. Bu sefer telefonun çalma sırası bendeydi. Arayan Biyoloji Profesörü arkadaşım Alfred Morgıc'dı. Geçen sene tam da aşure zamanında ziyaretime gelmişti. Ben de laboratuarımın bereketi artsın diye komşulara dağıtmak üzere aşure yapmıştım. Çok hoşuna gitmiş olsa gerek sekiz kase birden yemişti. Şimdi de çok canı çekmiş, evde yapacakmış, malzemeleri nelerdir diye sormak için aramış. Pek severim kendisini, kırılması diye başladım malzemeleri saymaya, bir yandan da deneyimi tamamlayacak son iki bileşeni dökmeye çalışıyorum. Uyku mahmurluğuyla ikinci bileşen yerine çilekli sütü döktüm karışımın içine. Tam da içimden küfür ederken bir kaç saniye sonra beher kabımın sıvı dolu olan kısmının artık orada olmadığını gördüm. Kabı hissedebiliyor ama göremiyordum. Alfred'e nohut ve fasulyeyi bir gece suda bekletmesini söyleyip telefonu kapattım. Sonrasında bir seri deneme yaptım. Aşağı inip bina kapısına sürdüm ilk olarak. Gün boyunca apartman boşluğundan gelen gümbürdemeleri dinlemek oldukça keyifliydi. Sonra sabahın ilk ışıklarıyla alışveriş merkezinin yolunu tuttum. Bir seri şampuan ve sabunun içine zerk ettim muhteşem karışımımı. Bir kaç gün içinde insan canlısı üzerinde de herhangi bir yan etkisinin olup olmadığını öğreneceğim. Takipte kalın...zu diskutieren.