10 Mayıs 2011 Salı

ÇILGIN PROJE

Sevgili bilim dostları. Nasılsınız? İyi misiniz? Ben çok şahaneyim. Öyle ki sanki bulutlarda uçuyor gibiyim. Bin yıla damgasını vuracak bir buluşu tamamlamış olmanın hafifliği bu. Gün, buluşumla gurur duyma günüdür. Alkışları alayım...
Şimdi elimi alnıma koyup buluşumu merak eden şu güruha bakıyorum da .... hımm oldukça kalabalıksınız. Merak etmeyin ben öyle sağ gösterip sol vuranlardan değilim, haftaya değil şimdi açıklıyorum. Görünmezliği keşfettim!!!
Aaaaaa!... nidalarını duyuyorum hatta çenesi yerlere düşenleri görüyorum ve hiç şaşırmıyorum, siz de şaşırmayınız , demek ki bulunabiliyormuş.
Peki ne işimize yarayacak bu görünmezlik? derseniz. Damper sanayiinden, savunma sanayiine hatta mutfak ve banyo gereçlerine kadar pek çok alanda kullanabiliriz bu güzide buluşu ama ben en çok illüzyonist Sermet Erkin tarafından kullanılacağı kanısındayım. Balondan şiş geçirmek, şapkadan tavşan çıkarmak demode oldu artık. Ecnebi illüzyonistler özgürlük anıtını kaybederken bizim emektar illüzyonistimizin ne eksiği var değil mi? Bir şişe dolusu göndereceğim kendisine. Bol bulamaç kullansın.
 Peki muhteşem buluşum nasıl ortaya çıktı?  Şöyle ki; 88,215 inci deneyimin tam ortasındaydım. Çiftlik hayvanlarının gübre kalitesini arttırmaya yönelik bir ek gıda üzerinde çalışıyordum. Birden içim yandı, bir bardak su içmek için mutfağa gittim. Koca damacana nasıl olduysa boşalmış, hemen mahallenin sucusunu aradım, ama cevap veren olmadı. Üstün zekamı kullanarak buzdolabı magnetinin üzerinde yazan cep tlefonu numarasını aradım. Uzun bir süre çaldıktan sonra bet sesli bir adam çıktı sonunda. Hemen adresi söyleyip iki damacana göndermesini istedim. Pek anlayamadığım bir dilde bağırarak konuşmaya başladı. Arada " ...sfkm ulan,.....snin, askttr..... gecenin bu saatinde...." kelimelerini seçebildim ama Türkçe olmadığına eminim. Sanırım sabah 3:28'de su servisi yapmıyorlar. Ben de en yakın dil olan Almanca yeteneğimi kullanarak "Gute Nacht" deyip telefonu kapattım. Susuzluktan kavrulan bünyemi yatıştırmak için buz dolabına baktığımda ise bir kutu çilekli sütten başka içecek bir şey kalmadığını görünce aldım sütümü döndüm laboratuarıma. Tam da son iki bileşeni koyacaktım. Bu sefer telefonun çalma sırası bendeydi. Arayan Biyoloji Profesörü arkadaşım Alfred Morgıc'dı. Geçen sene tam da aşure zamanında ziyaretime gelmişti. Ben de laboratuarımın bereketi artsın diye komşulara dağıtmak üzere aşure yapmıştım. Çok hoşuna gitmiş olsa gerek sekiz kase birden yemişti. Şimdi de çok canı çekmiş, evde yapacakmış, malzemeleri nelerdir diye sormak için aramış. Pek severim kendisini, kırılması diye başladım malzemeleri saymaya, bir yandan da deneyimi tamamlayacak son iki bileşeni dökmeye çalışıyorum. Uyku mahmurluğuyla ikinci bileşen yerine çilekli sütü döktüm karışımın içine. Tam da içimden küfür ederken bir kaç saniye sonra beher kabımın sıvı dolu olan kısmının artık orada olmadığını gördüm. Kabı hissedebiliyor ama göremiyordum. Alfred'e nohut ve fasulyeyi bir gece suda bekletmesini söyleyip telefonu kapattım. Sonrasında bir seri deneme yaptım. Aşağı inip bina kapısına sürdüm ilk olarak. Gün boyunca apartman boşluğundan gelen gümbürdemeleri dinlemek oldukça keyifliydi. Sonra sabahın ilk ışıklarıyla alışveriş merkezinin yolunu tuttum. Bir seri şampuan ve sabunun içine zerk ettim muhteşem karışımımı. Bir kaç gün içinde insan canlısı üzerinde de herhangi bir yan etkisinin olup olmadığını öğreneceğim. Takipte kalın...zu diskutieren.