23 Nisan 2010 Cuma

BAYATLAMIŞ EKMEKLER NASIL DEĞERLENDİRİLİR

          Sanki ülkede kıtlık varmış gibi eve her gün iki tane ekmek alıyordum. Mutfak olarak kullandığım bölge ekmek cennetine dönüşmüştü. Dün artık isyan ettim. Kapıcıya dedim ki "Artık ekmek getirme bana, önce evdekileri tüketeceğim". Çalışma bağımlısı bünyem, son bir kaç gündür deney yapmadığı için hamlaşmıştı zaten. Hemen laboratuarın kapısını açtım. Ekmekleri tezgaha yığdım. Öyle poşetlerde değil açıkta beklettiğim için küflenmemiş ama mis gibi taşa dönüşmüş ekmekler. Kesmeye çalışsan kesilmiyor. Kırmaya çalışsan kırılmıyor. Hemen pencereyi açtım. Yoldan geçen bir vatandaşın kafasına ortaladım ve görünmemek için eğildim. Duyduğum argo kelimelerden anladığım kadarıyla herhangi bir yaralanma olmamış. Deney seyir defterimi açıp notumu aldım. 67.241 inci deneyim "Taşa dönüşmüş ekmekleri değerlendirme". Deney 1: Silah olarak kullanımda başarısız.
           Ardından bileşenlerine ayırıp bir kaç saat inceledim. Deney 2: Radyoaktif elemente rastlanmadı. Oysa ki adım gibi emindim az da olsa bir şeyler bulabileceğime.
           Sonra acıkıp daha bayatlamamış olanlardan bir tanesini sandviç yapıp yedim. Deney 3: Besin maddesi olarak kullanımda başarılı. Bilmediğiniz bir şey olmadığının farkındayım ama ben her deneyimi not ederim. Prensip meselesi.
            En son deneyimi bir kaç saat önce tamamladım. Deney 4: Mor ötesi ve kızıl ötesi ışın geçirmezliği testi, başarılı. Yaaa....yaaa.... hatta şimdiye kadar gördüğüm en dayanıklı madde diyebilirim size. Anlamayanlar için açıklaması ise şöyle. Bir atom bombası patladığını ve her yere radyasyon yayıldığını üşünün. Bayat ekmeklerden yapılmış bir barınağın içinde tamamen güvende olacaksınız. Ya da nükleer santralde çalışan vatandaşlar artık bayat ekmeklerden yapılmış kıyafetler giyecekler ki yine radyasyondan etkilenmesinler. İşte bilimin gücü bu. Bir deney serisi daha burada sonlanıyor bilim sever zihinler. Gerisini köfteye katayım bari.

17 Nisan 2010 Cumartesi

MARS'TA SU BULDUM

Koskoca NASA bile bulamadı sen nasıl buldun diye sorarsanız size cevabım şu olur. Yüksek yerlerde tanıdıklarım var hem de çok yüksek hehhehhee. Daha önceki bir yazımda uzaylı bir aileyle nasıl tanıştığımdan bahsetmiştim. Bilen bilir, bilmeyene de link vermiyorum arasın bulsun, öyle hazıra konmak yok.
Sevgili uzaylı arkadaşım Xodhyu... neyse asıl ismini bir türlü anlayamadığım için ben ona kısaca X diyorum. Hayırlı bir çocuktur. Her bayram hanımı çocukları alır elimi öpmeye gelir ben de onlara mendil içinde lokum ikram ederim. Oralarda çok meşhurmuş bizim lokumlar. Tabi bunlar eciş bücüş ve yeşil olduklarından çarşıya inip alamıyorlar. Ben de her bayram bir kutu paketleyip akrabalarına da versinler diye hediye ediyorum.
Geçen bayram geldiklerinde, 86732. deneyim için hazırladığım düşük yer çekimi kontrollü uzaktan kumandalı test aracımı henüz tamamlamıştım. Evlerine giderken bir zahmet Mars'a da uğrayıp makinemi sakin bir köşeye bırakmalarını rica ettim. Önümüzdeki bayram da gelirken yine uğrayıp geri getirecekler.
Tabi o arada ben de boş durmuyorum. Aracı laboratuarımdan kontrol edebildiğim için her gün bulduğum yeni elementlere isim veriyor, örnekleri depolatıyorum. Dün yine aracı gezintiye çıkardım. Daha önce gitmediğim bir yöne doğru bastım gaza. Çok pis gaza gelmişim ama sanırsınız rallideyim. Yer çekimi de düşük olduğu için dünyada en fazla 50km hız yapabilecek olan makine orada bastınmı 300 le gidiyor. Taştı topraktı tozu dumana katarak ilelerken bir anda ufuk çizgisi yukarı kaymaya başladı. Araç düşüyor ama bildiğin uçurumdan aşağı. Bir yarım saat kadar düştü. İlk on dakikasında midem bulandığı için sonraki yirmi dakikayı seyredemedim. Televizyonda vahşi kaplanlar su aygırlarına karşı isimli belgeseli açtım seyrettim. Löş diye bir ses gelince fırladım tabi yerimden.
Laboratuarda çalışırken üzerine kahve falan dökerim diye suya dayanıklı yapmıştım aracı. İyi ki de yapmışım. Dibe inince tekrar hareket etmeye başladı. Bir deniz var bir deniz ki sormayın cennet mübarek. Meğer Mars'ta hayat suyun dibindeymiş. Mağazalar, dükkanlar, cafeler barlar ne ararsan var. Hazır inmişken barlar sokağını sordum sokakta yürüyen bir gence. Sağolsun sokağın başına kadar eşlik etti araca. Bir kaç bara girip ortamları denetledim. Sonra alışveriş merkezine gidip biraz üst baş aldım. Artık önümüzdeki bayram giyerim.